Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Alpin Gülşen & Işın Solak
Kamu kesiminin (hükümetlerin) ekonomiye müdahalesine yönelik ortodoks teoride çift kutuplu bir yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan ilki kamu kesiminin ekonomiye müdahalesinin piyasanın etkin işleyişini negatif etkilediğini ileri süren klasik/neo-klasik yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre kamu kesimi diplomasi, adalet ve güvenlik gibi tam kamusal mal ve hizmetleri üretmeli ve piyasanın işleyişine müdahalede bulunmamalıdır. Bununla birlikte kamu kesimi, özel sektörün faaliyet alanlarını vergisel teşvikler veya altyapı yatırımlarını üstlenmek açısından etkin/arz yanlı olmalıdır. Bu yaklaşımların ikincisinde ise kamu kesimi, ekonomide aktif bir şekilde yer almalı ve toplam efektif talebi artırarak iktisadi büyümeyi sağlamalıdır. Bu yaklaşım Keynes ve ardından gelen takipçileri tarafından ileri sürülmekte ve kamu kesiminin istihdam, gelir dağılımı ve özel sektörün yatırımlarının artması gibi konularda aktif bir rol üstlenmesini önermektedir. Dolayısıyla her iki teorik kutup, özel sektörün desteklenmesi ve genel oalrak iktisadi büyümenin istikrarını savunmaktadır.
Teoride teşvik politikaları genel olarak maliye disiplini içinde ele alınmaktadır. Teşviklerin yapılacağı sektörlerin, tutarların, oranların veya süresinin belirlenmesi söz konusu teşvik politikalarının kapsamını oluşturmaktadır. Bununla birlikte teşvik politikaları iktisat disiplini içinde ele alınan büyüme teorileriyle de açıklanmaktadır. Özellikle iktisadi büyümenin kurumsal yapı ve teşviklere bağlı olduğunu ileri süren endojen büyüme modelleri söz konusu büyüme teorilerine örnek gösterilebilir. Dolaysıyla kamu kesiminin müdahalesi, özel sektörün tek başına iktisadi büyümeyi sağlayamaması (eksik rekabet) nedeniyle kamu kesiminin sektörlere ve hanehalkına çeşitli vasıtalarla mali destek vermesini ifade etmektedir.
Kamu kesiminin müdahalede bulunduğu alanlar dönemin konjonktürel yapısına göre değişiklik göstermektedir. Tarihsel olarak adalet, diplomasi ve güvenlik gibi tam kamusal mallar ile başta eğitim ve sağlık olmak üzere yarı kamusal malların geçmişi oldukça eski dönemlere dayanmaktadır. Sağlık turizmi ise günümüzde popüler hale gelen ve etki alanı oldukça geniş olan yeni bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar geçmişi eski dönemlere dayansa da sistematik bir şekilde devletlerin politikalarında yer alması ve modern anlamda merkezi bütçeden kaynak tahsisi yapılması gibi nedenlerle oldukça yeni bir sektör olduğu ifade edilebilir. Bununla birlikte sağlık turizmi sektörü, sağlık ve turizm gibi geniş iki alanı içermesi bakımından yaygın etkileri de olan bir sektördür. Bir diğer ifadeyle sağlık turizmi sektörünün topluma (sosyal alana) ve büyümeye (iktisadi alana) katkı sağlaması gerekmekte, bu ise sağlık çalışanlarından teknolojiye; döviz kazandırıcı işlemlerin niteliğinden kaynak tahsisinde etkinliğe kadar geniş bir alanda politika geliştirmeyi gerektirmektedir. Sonuç olarak dünyada ve ülkemizde sağlık turizmine yönelik mali regülasyonların yoğun bir şekilde yapıldığı ve stratejik planlarında yer aldığı görülmektedir.
Kaynak: “Sağlık Turizmi Yönetimi” kitabı içinde, “Sağlık Turizminde Teşvik Yönetimi” kitap bölümü.
Atıf: Gülşen MA, Solak I. (2023). Sağlık turizminde teşvik yönetimi. İS. Övey ve F. Seyran (Ed.), Sağlık Turizmi Yönetimi içinde. Ankara; Gazi Kitabevi. ISBN: 978-625-365-240-1