Orta Doğu’da İsrail’in Gazze ve Lübnan’a Saldırılarının Sağlık Turizmine Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler

Ergün SEZER, ergunsezer38@gmail.com

Son dönemde İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırıları, Orta Doğu’daki istikrarsızlığı derinleştirirken, bölgedeki savaşın daha geniş bir alana yayılma endişesi doğurmuştur. Bu durum sadece jeopolitik etkiler oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda ticaret, turizm ve sağlık turizmi gibi önemli  sektörleri de olumsuz etkilemektedir. Özellikle Türkiye gibi sağlık turizminde önemli bir destinasyon olan ülkeler, bu gelişmelerin kısa ve uzun vadeli etkilerine karşı hazırlıklı olmalıdır. Savaşın bölgesel yayılma potansiyeli, hem uluslararası sağlık turistlerini caydırabilir hem de Türkiye’nin sağlık turizmi gelirlerini olumsuz etkileyebilir

Bölgedeki Jeopolitik Risklerin Sağlık Turizmine Etkileri

Orta Doğu’da yaşanan çatışmalar ve jeopolitik belirsizlikler, uluslararası seyahatlerin azalmasına ve bölgesel güvenlik kaygılarının artmasına neden olmaktadır. Savaşların devam ettiği veya risk taşıyan bölgelerde, yabancı turistlerin ve sağlık turistlerinin bu ülkelere seyahat etmekten kaçındığı bilinmektedir. Türkiye, Orta Doğu’ya komşu olması nedeniyle bu gelişmelerden dolaylı olarak etkilenebilir, etkilenmektedir de hatta.

1. Güvenlik Kaygıları         

Türkiye, her ne kadar Orta Doğu’daki birçok ülkeye kıyasla güvenli bir destinasyon olarak öne çıksa da, savaşın bölgesel olarak yayılma riski sağlık turistlerinin seyahat kararlarını etkileyebilir. Sağlık turizmi için gelen hastalar,   uzun süreli tedavi süreçlerini planladıkları için sadece tıbbi hizmetlerin kalitesini değil, aynı zamanda tedavi sırasında kendilerini güvende hissedecekleri bir çevreyi de göz önünde bulundururlar. Bölgedeki güvenlik kaygıları arttıkça, Türkiye’nin bu alanda sunduğu imkanlara rağmen hasta sayısında bir azalma yaşanabilir.

2. Ekonomik Etkiler 

Savaş ve çatışmalar, bölge ekonomilerini olumsuz etkileyerek insanların sağlık hizmetleri için harcayabilecekleri bütçeyi düşürebilir. Özellikle Gazze ve Lübnan gibi kriz bölgelerine yakın olan ülkelerden gelen hasta sayısında bir düşüş yaşanabilir. Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinden ciddi sayıda sağlık turisti çekmektedir. Ancak savaşın bu ülkelerde ekonomik olarak oluşturduğu yıkım, sağlık turizmi harcamalarını kısma ihtiyacını doğurabilir.

3. Ulaşım Zorlukları    

Orta Doğu’daki savaşların yayılması durumunda, bölgesel hava sahalarının kapanması, uçuş iptalleri veya gecikmeleri gibi ulaşım problemleri yaşanabilir. Sağlık turizmi sektörü, uluslararası uçuşlara dayandığı için, ulaşımda yaşanacak herhangi bir aksama Türkiye’ye gelmek isteyen hastalar için büyük bir engel teşkil edebilir. Bu durum da hastaların Türkiye yerine başka destinasyonları tercih etmesine neden olabilir.

Türkiye’nin Sağlık Turizmini Korumak İçin Alması Gereken Tedbirler

Bu tür jeopolitik risklerin sağlık turizmine olan olumsuz etkilerini en aza indirmek için Türkiye’nin proaktif ve çok yönlü bir strateji geliştirmesi gerekmektedir. Aşağıda, bu stratejinin temel unsurları sıralanmıştır.

1. Güvenlik Algısını Güçlendirmek

Türkiye’nin sağlık turizminde en önemli avantajlarından biri, sunduğu tıbbi hizmetlerin kalitesi ve bölgesel güvenlik avantajıdır. Türkiye’nin bu avantajı koruyabilmesi için uluslararası düzeyde güvenli bir destinasyon olduğu algısını sürekli olarak pekiştirmesi gerekmektedir. Bu, özellikle büyük çaplı uluslararası kongreler ve sağlık turizmi fuarlarında Türkiye’nin güvenli bir ülke olarak tanıtılmasını içerir. Ayrıca, potansiyel hastaların güvenini artırmak adına, sağlık turizmi acenteleri ve klinikler tarafından güvenli seyahat planları ve destek hizmetleri sunulmalıdır.

2. Alternatif Pazarların Geliştirilmesi 

Türkiye, Orta Doğu ve Körfez ülkelerine olan bağımlılığını azaltmak adına Avrupa, Amerika ve Asya pazarlarına daha fazla odaklanmalıdır. Özellikle ekonomik olarak istikrarlı ve yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerden daha fazla hasta çekmek, bölgesel krizlerden kaynaklanacak olumsuz etkilerin önüne geçebilir. Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Kuzey Amerika ve Uzak Doğu gibi bölgelerden gelecek sağlık turistleri, Türkiye’nin sağlık turizmi gelirlerini çeşitlendirerek daha sürdürülebilir hale getirebilir. Türki Cumhuriyetlere de burada ayrı bir başlık açmak gerekir diye düşünüyorum, çok fazla ortak noktamız olan bu ülkelere yönelik de çok özel çalışmalar yapılmalıdır. Bu konu da üzerinde çalışmış olduğum “Türk Dünyası Sağlık Turizmi Konseyi” konusunu son derece önemsemekteyim, çalışma detaylarını ileride sizlerle de paylaşacağım.

3. Teknolojik Yatırımlar ve Dijital Sağlık Hizmetleri  

Türkiye, sağlık turizmi alanında teknolojiye ve dijital sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım yaparak, uluslararası hastaların Türkiye’de tedavi olmasını cazip hale getirebilir. Özellikle tele-tıp uygulamaları, dijital danışmanlık hizmetleri ve hastaların tedavi sürecini uzaktan takip eden sistemler, savaş ve çatışma gibi kriz dönemlerinde bile Türkiye’nin sağlık turizmi hizmetlerine erişimi kolaylaştırabilir. Bu durum, potansiyel hastaların seyahat etme riskini azaltarak tedaviye devam etmelerine imkan sağlar.

4. Ulaşım Altyapısının Güçlendirilmesi

Türkiye, uluslararası uçuşlar için daha fazla alternatif sunarak, ulaşım sorunları yaşanabilecek bölgelere bağımlılığını azaltabilir. Özellikle yeni uçuş hatlarının açılması ve Avrupa ile Kuzey Amerika’dan Türkiye’ye doğrudan uçuşların artırılması, sağlık turistlerinin ulaşım konusunda yaşanabilecek zorlukları en aza indirir. Ayrıca, ulusal hava yolu şirketlerinin sağlık turistlerine yönelik özel paketler ve indirimler sunması da cazibeyi artırabilir. Bu nokta da THY’nın verdiği desteklerden dolayı da teşekkürlerimi bir borç bilirim.

5. Krize Dayanıklı Sağlık Turizmi Planları  

Türkiye’nin sağlık turizmi sektörü, bölgedeki siyasi ve ekonomik belirsizliklere karşı daha dayanıklı hale getirilmelidir. Bu doğrultuda, devlet destekli sigorta ve garanti programları geliştirilebilir. Sağlık turistlerine sunulacak kriz dönemlerinde iptal ve yeniden planlama hakları, hastaların Türkiye’yi tercih etme olasılığını artırabilir. Ayrıca, kliniklerin ve hastanelerin olası kriz dönemleri için alternatif operasyon planları hazırlaması, sektörde esneklik sağlayacaktır.

Sonuç olarak,

Orta Doğu’daki jeopolitik krizler, Türkiye’nin sağlık turizmi sektörü üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu kesin.  Ancak Türkiye, güvenli bir destinasyon olarak algısını koruyarak, alternatif pazarları geliştirerek, teknolojik yatırımları artırarak ve ulaşım altyapısını güçlendirerek bu etkilerin önüne geçebilir diye düşünüyorum. Ayrıca, sağlık turizmi sektöründe krize dayanıklı planların uygulanması, Türkiye’nin uluslararası sağlık turistleri için cazip bir destinasyon olarak kalmasını sağlayacaktır. Bu tedbirler sayesinde Türkiye, bölgedeki belirsizliklere rağmen sağlık turizmi sektörünü büyütmeye devam edebilir.

Saygılarımla

Diğer Yazılar

Yazıyı Paylaş: