26 Nisan 2025 tarihinde yayımlanan yeni sağlık turizmi yönetmeliği, sektörde önemli tartışmaları da beraberinde getirdi. Sağlık turizmi alanında 20 yıla yaklaşan saha tecrübesiyle öne çıkan Alanya Sağlık Turizmi Derneği (ALSTUD) Başkan Yardımcısı Ahmet Girgin, dernek adına yaptığı basın açıklamasında önemli uyarılarda bulundu.

ALSTUD Başkan Yardımcısı Ahmet Girgin, yaptığı açıklamada; yaşadıkları destinasyonda yıllara dayanan gözlemlerinin, dernek faaliyetlerinin, ulusal federasyonlaşma çalışmalarının ve Türkiye’nin ilk uluslararası sağlık turizmi fuarlarının oluşumundaki aktif rollerinin, kendilerine büyük bir birikim kazandırdığını vurguladı. Girgin, 200’den fazla uluslararası sağlık sigorta şirketiyle aktif çalışmış bir yapıdan geldiklerini hatırlatarak, sağlık turizmi sektörüne dair bilgi ve tecrübelenin önemine dikkat çekti.

ALSTUD Başkan Yardımcısı Ahmet Girgin

Yeni yönetmelikte sektör adına iyileştirici nitelik taşıyan sadece birkaç küçük düzenleme yapıldığını belirten Girgin, asıl büyük resmin göz ardı edildiğini vurguladı. Plansız ve altyapısız adımların, geçmişte turizmde yaşanan kayıplara benzer sonuçlar doğurabileceğini dile getiren Girgin, “Bindiğimiz ağacı kesmek değil, tüm ormanı birlikte yok etmek gibi vahim sonuçlar doğurabilir” ifadeleriyle dikkat çekti.

Ahmet Girgin, sektör adına net bir çağrıda bulunarak, mevcut yönetmeliğin acilen gözden geçirilmesini ve sağlık turizminde sektörün tamamını kapsayan, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artıracak bir düzenleme getirilmesini istedi. ALSTUD adına yaptığı değerlendirmede “Ülkemizin sağlık turizmindeki geleceğini korumak için, doğru adımları atmak zorundayız. Gelin, bu güçlü sektörün temellerini sağlamlaştırmak için birlikte çalışalım” ifadelerine yer veren Girgin, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

Yeni yönetmelikte sektör adına somut iyileştirme niteliği taşıyan sadece üç küçük ama önemli değişiklik yapılmıştır 

1. Sağlık Turizmi Yapacak Hekimler için 5 Yıllık Tecrübe Şartının Kaldırılması

Eski yönetmelikte, sağlık turizmi kapsamında hizmet verebilmek için hekimlerin en az 5 yıllık mesleki deneyime sahip olmaları şart koşuluyordu.

Oysa Türkiye’deki kaliteli üniversitelerden mezun olmuş, YÖK onaylı diplomaya sahip hekimlerin bu ülke içinde serbestçe hekimlik yapma hakkı bulunuyorken, yabancı hastalara hizmet vermek için ayrıca 5 yıl beklemek zorunda bırakılmaları adil ve mantıklı değildi.

Örneğin; diş hekimi yerli hastaya bakabiliyor, muayenehanesini açabiliyorken, yabancı hastaya hizmet vermek istediğinde 5 yıl şartı aranıyordu.

Bu durum, genç ve nitelikli hekimlerin sistemden dışlanmasına yol açıyordu.

Bu hatalı uygulama yeni yönetmelikte düzeltilmiş ve 5 yıllık deneyim şartı kaldırılarak sektörün önü açılmıştır. Bu değişikliği memnuniyetle karşılıyoruz. 

2. Muayenehane ve Küçük Diş Polikliniklerinde Yabancı Dil Bilen Personel Sayısının Bire İndirilmesi

Eski yönetmelikte, muayenehane veya küçük çaplı diş polikliniklerinde sağlık turizmi yetki belgesi alabilmek için en az iki yabancı dil bilen personel bulundurma zorunluluğu vardı.

Bu uygulama, büyüklüğüne bakılmaksızın tüm sağlık tesislerine eşit şartlar dayatıyordu.
Örneğin; 1500 personelli bir zincir hastane için de, sadece 3 kişi çalışan bir küçük muayenehane için de aynı personel zorunluluğu aranıyordu.

Bu durum küçük işletmeleri ciddi şekilde mağdur ediyordu.

Yönetmelikte yapılan değişiklikle bu sayı bire düşürülmüş, küçük işletmelere daha adil ve makul bir düzenleme getirilmiştir.

Bu değişiklik, önceki süreçte birçok kez dile getirdiğimiz bir sorunun çözümü açısından önemli bir adımdır. 

3. Aracı Kuruluşlarda Yabancı Dil Bilen Personel Sayısının Dörtten İkiye İndirilmesi

Önceki yönetmelikte, sağlık turizmi aracı kuruluşlarının dört yabancı dil bilen personel istihdam etmesi zorunluydu.

Oysa büyük hastanelerde (örneğin 200-300 kişilik uluslararası hasta birimi olan hastanelerde) yalnızca iki yabancı dil bilen personel yeterli görülürken, sadece yönlendirme yapan bir aracı kuruluşta dört personel zorunluluğu sektöre aşırı bir yük getiriyordu.

Bu durum, aracı kuruluşların finansal sürdürülebilirliğini zorluyor, sektörün gelişmesini engelliyordu.
Yeni düzenleme ile bu sayı ikiye indirilmiş ve daha gerçekçi bir seviyeye çekilmiştir.

Bu değişikliği de sektör adına olumlu bir adım olarak değerlendiriyor, teşekkür ediyoruz.

Ancak, tüm bu iyileştirici adımların ardından getirilen bazı yeni zorunluluklar — özellikle akreditasyon şartı, HealthTürkiye portalına mutlak entegrasyon zorunluluğu ve komplikasyon sigortası sistemi gibi düzenlemeler — sektörümüz açısından yapısal riskler taşımaktadır.

İlk bakışta olumlu gibi algılanabilecek bu girişimlerin, mevcut saha gerçekleri ve uluslararası rekabet koşullarıyla karşılaştırıldığında, altı boş ve uygulanması imkansıza yakın süreçler olduğu anlaşılmaktadır.

Özellikle:

– Akreditasyon sisteminin Türkiye’nin mevcut sağlık tesislerinin çoğunluğu için ciddi maliyet ve operasyonel yük doğuracağı,
– HealthTürkiye portalına tüm aktörlerin zorunlu bağlanmasının dijitalleşme adı altında özgün dijital altyapıları ve rekabet gücünü baltalayacağı,
– Henüz tam oturmamış komplikasyon sigortası ürünlerinin zorunluluk haline getirilmesinin ciddi hukuki ve mali krizler doğurabileceği, açıkça görülmektedir.

Bu noktada, yapılan küçük iyileştirmelerin ardından başlatılan bu büyük yapısal değişikliklerin sektörü genişletmek yerine daraltma riski taşıdığı gerçeğini özellikle vugulamak isteriz. 

Şimdi, yeni yönetmelikte yapılan radikal değişikliklerin kısa ve uzun vadeli yansımalarını detaylı şekilde ele alalım

1. Sağlık Kuruluşlarının Doğrudan Sağlık Turisti Kabulü

➔ Yeni yönetmelik ile:
Tüm sağlık kuruluşlarının aracı kuruluşlar olmaksızın doğrudan uluslararası hasta kabul edebileceği hükme bağlanmıştır.

➔ Analiz
Bu düzenleme, ilk bakışta sağlık kuruluşlarının daha hızlı ve bağımsız çalışabilmesine imkân sağlıyormuş gibi görünmektedir. Ancak aracı kuruluşların sektördeki kritik rolü göz ardı edilmiştir.

Aracı kuruluşlar, yalnızca hasta yönlendirmesi yapan yapılar değil; uluslararası hasta iletişimi, konaklama, transfer hizmetleri, kültürel adaptasyon destekleri ve acil kriz yönetimi gibi süreçlerin de yöneticisidir.
Bu hizmet zincirinin profesyonel destek olmadan doğrudan sağlık tesisleri tarafından yürütülmesi:
-Koordinasyon eksikliği,
-Hasta memnuniyetsizliği,
-Hizmet kalitesinde dalgalanmalar gibi ciddi riskler doğuracaktır.

Özellikle dikkat çekilmesi gereken bir diğer önemli risk de; halihazırda yetkili seyahat acentesi olmayan, çalışanı ve kurumsal altyapısı bulunmayan yerleşik yabancı kişilerin, kayıt dışı şekilde sağlık turizmi aracılık faaliyetlerine yönelme ihtimalidir.

Bu durum sektörde çantacı ve hanutçu olarak bilinen kayıt dışı aktörlerin, bugün büyük hastanelerde hâlihazırda var olan hasta trafiğini daha etkin ve kolay bir şekilde yönlendirmelerini sağlayacaktır.
Bu kişiler, özellikle ülkemizde kısa veya uzun süreli oturma iznine sahip olan yabancılar arasından çıkmakta, kendi ülkelerindeki dijital markalar ve ağlar üzerinden hasta portföyü oluşturmakta, Türkiye’de doğrudan hastanelere hasta pazarlamaktadır.

Bu kişilerin kendi ülkelerinde gerçekleştirdikleri süreçleri denetlemek neredeyse imkansızdır ve fiili bir yaptırım uygulama şansı bulunmamaktadır.

Böylelikle, ülkemizde Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş şirketler ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları Kanunu’na göre faaliyet gösteren aracı kuruluşlar yok hükmünde sayılarak, bu tür simsarların önü açılmıştır.
İkinci bir risk alanı ise; diş klinikleri ve muayenehanelerin doğrudan hasta kabul etmesiyle birlikte sağlık hizmeti sunumu dışında fiilen aracılık yapmaları ve seyahat acentesi rolünü üstlenmeleri eğiliminin desteklenmesidir.

Bu maddeyle birlikte, sağlık hizmeti ile seyahat ve turizm hizmetinin ayrılması ilkesi zedelenmiş, kayıt dışı hasta yönlendirme faaliyetlerine kaotik bir ilk adım atılmıştır.

➔ Sonuç:
Aracı kuruluşların dışlanması ve sağlık tesislerine doğrudan hasta kabulünün denetimsiz bırakılması, uluslararası hasta akışında düzensizlik yaratacak, kayıt dışı aracılığın artmasına ve sektörün güvenilirlik imajında ciddi zafiyetlere yol açacaktır.

2. Seyahat Acentesi Yetkisinin Dolaylı Şekilde Bertaraf Edilmesi

➔ Yeni yönetmelik ile:
Aracı kuruluşlar, konaklama ve transfer hizmetlerini A grubu seyahat acentesi olmasalar dahi, dışarıdan anlaşmalı bir seyahat acentesi vasıtasıyla sağlama imkânı bulmuştur.

➔ Analiz
Bu düzenleme, 1618 Sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’na açık aykırılık teşkil etmektedir. Konaklama ve transfer işlemleri yalnızca yetkili A Grubu seyahat acentaları tarafından yapılabilirken, dolaylı anlaşmalarla bu kuralın bypass edilmesi hukuk güvenliğini zedeleyecektir.

Bu düzenleme ile birlikte:

Sağlık kuruluşlarının, yasal yetkisi olmayan şahıslar veya firmalar üzerinden konaklama/transfer organizasyonu yapmasının önü açılacak,
Hizmet kalitesi düşecek,
Uluslararası hasta haklarının korunmasında ciddi boşluklar doğacaktır.
Daha da önemlisi, bugüne kadar yetkilendirilmiş olan 1257 aracı kuruluşun;
Sağlık turizmi yetki belgesi almak için yaptığı tüm mali yatırımlar,
Yetki belgeleri için ödediği bedeller,
İşletmeyi sürdürebilmek için yapılan yatırımlar ve aidatlar,
tam anlamıyla yok hükmünde sayılmıştır.

Sektör temsilcilerinin yıllar boyunca geleceğe umutla yaptığı yatırımlar bir anda geçersiz hale getirilmiştir.

➔ Sonuç:
Sektörde yetkisiz ve denetimsiz hizmet sunumları artacak, bugüne kadar devlet güvencesine ve düzenine güvenerek yatırım yapmış profesyonel yapıların motivasyonu kırılacak, hem yerli hem yabancı hasta güvenliği tehdit altına girecektir.

3. Komplikasyon Sigortası Zorunluluğu

➔ Yeni yönetmelik ile:
Ameliyathane ortamında cerrahi müdahale yapan sağlık tesisleri için komplikasyon sigortası yaptırmak zorunlu hale getirilmiştir.

➔ Analiz
Hasta güvenliği açısından komplikasyon sigortasının önemi büyüktür.
Ancak mevcut Türk sigorta piyasasında, sağlık turizmine uygun, kapsamlı ve uluslararası standartlara uyumlu sigorta ürünleri henüz tam anlamıyla oluşmamıştır.

Bu eksik ortamda getirilen zorunlu sigorta yükümlülüğü:
Sağlık tesisleri için yeni ve ağır maliyetler yaratacak,
Sigorta şirketleri için olgunlaşmamış bir piyasada fırsatçılık zemini oluşturacaktır.

Daha da vahimi, altyapısı henüz oluşturulmamış bir sigorta sisteminde sadece “mezat gününde poliçe kesme” zorunluluğunun getirilmesi, gerçek risk analizleri yapılmadan daraltılmış içerikte poliçelerin yaygınlaşmasına yol açacaktır.

Bunun sonucunda, komplikasyon yaşayan bir yabancı hastanın sigorta kapsamı dışında bırakılarak mağdur edilmesi ve bu mağduriyetin uluslararası basına yansıması gibi büyük krizlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Böylesi bir itibar kaybı, sadece sağlık tesislerini değil, ülkemizin sağlık turizmindeki küresel marka değerini de ağır şekilde zedeleyecektir.

➔ Sonuç:
Hazır olmayan bir sigorta sisteminde zorunluluk getirilmesi, sektörde belirsizlik, adaletsizlik ve ağır mali krizler doğuracak; olası hasta mağduriyetleri ise uluslararası arenada ülkemizin itibarına ciddi zarar verecektir.

4. Turistin Sağlığı Alanında 7 Yıldır Değişmeyen Sorunlar

➔ Yeni yönetmelik ile:
2017 yılından beri gündemde olan turistin sağlığı hizmetleri ile ilgili herhangi bir somut adım atılmamış, bu alan yeni yönetmelikte de tamamen göz ardı edilmiştir.

➔ Analiz
Turistin sağlığı hizmetleri, ülkede bulunan yabancıların hastalanması, yaralanması veya acil tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmasını kapsayan çok önemli bir hizmet alanıdır.

Bu alan, sağlık turizmi doğrudan olmasa bile uluslararası hasta deneyimini ve ülke imajını doğrudan etkilemektedir.

Ancak yeni yönetmelikte:

Turistin sağlığı hizmeti sunan medikal asistan firmalarına ilişkin herhangi bir statü tanımlanmamış,
Bu hizmetlerin kalite standartları ve denetim süreçleri oluşturulmamış,
Uluslararası sağlık sigortalarının Türkiye içindeki işleyişine dair herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Oysa son 7 yılda sektör temsilcileri, sağlık turizmi dernekleri, akademisyenler ve saha çalışanları, bu konuda sayısız rapor sunmuş, çözüm önerileri getirmiştir.

Tüm bu uyarılara rağmen turistin sağlığı alanı adeta yok sayılmıştır.
Özellikle, yıllardır sağlık turizmi sahasında çalışan ve:
Yabancı hastalarla iletişimde profesyonel tercüme desteği sunan,
Kriz anlarında hasta/hastane/sağlık sigortası arasındaki iletişimi yöneten,
Uluslararası hasta süreçlerinde uzmanlaşmış medikal asistans firmalarının,
hiçbir hukuki statüye kavuşamadan yok hükmünde bırakılması, büyük bir zafiyet doğurmaktadır.

Bu eksiklik:
Acil durumda mağdur olan turistlerin korunamamasına,
Ülkemize gelen yabancıların memnuniyet skorlarının düşmesine,
Türkiye’nin sağlık hizmetleri itibarı üzerinde kalıcı hasarlar oluşmasına yol açacaktır.

➔ Sonuç:
Turistin sağlığı alanındaki bu düzenleme eksikliği, sahada ciddi düzensizlikler, uluslararası hasta memnuniyetsizliğinde düşüş ve uzun vadede sağlık turizmi gelirlerinde azalma riskini doğuracaktır.

5. Uluslararası Sigorta Şirketleri ve Süreç Yönetiminin Göz Ardı Edilmesi

➔ Yeni yönetmelik ile:
Uluslararası sağlık sigorta şirketlerinin işleyişine, hasta yönlendirme, ödeme garantisi, tedavi onayı ve süreç yönetimi gibi kritik aşamalara dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

➔ Analiz
Bugün Türkiye’ye gelen sağlık turistlerinin çok önemli bir kısmı;
Özel sağlık sigortası,
Seyahat sağlık sigortası,
Yabancı devletlerin sağlık fonları üzerinden hizmet almaktadır.

Bu sigorta şirketleri hasta kabul sürecinden ödeme garantisine, tedavi süreçlerinden iyileşme sonrası izlemeye kadar birçok aşamada süreci doğrudan yöneten taraflardır.
Ancak yeni yönetmelikte, bu sigorta şirketlerinin Türkiye içindeki işleyişine ilişkin hiçbir kural, yükümlülük ya da düzenleme öngörülmemiştir.

Bu durum
Sağlık tesislerinin ödeme tahsil süreçlerini belirsizliğe itmekte,
Sigorta şirketleriyle hizmet sağlayıcılar arasındaki koordinasyonu kaotik hale getirmekte,
Yabancı hastaların hak kaybı ve mağduriyet yaşamasına zemin hazırlamaktadır.
Özellikle ödeme süreçlerinde yaşanabilecek aksaklıklar, hem sağlık tesislerinin finansal sürdürülebilirliğini tehlikeye atacak, hem de ülkemizin sağlık turizmindeki profesyonellik algısına zarar verecektir.

➔ Sonuç:
Uluslararası sigorta süreçlerinin düzenlenmemesi, Türkiye’nin sağlık turizminde güvenilir ülke imajını zayıflatacak, hasta memnuniyetsizliği yaratacak ve uzun vadede uluslararası hasta akışında düşüşe neden olacaktır.

6. HealthTürkiye Portalı ile Zorunlu Entegrasyon
➔ Yeni yönetmelik ile: Tüm sağlık tesisleri ve aracı kuruluşların HealthTürkiye portalına kayıt olması ve uluslararası sağlık turizmine ilişkin tüm süreçlerini bu portal üzerinden yürütmesi zorunlu hale getirilmiştir.

➔ Analiz
Dijitalleşme hedefi önemli olmakla birlikte, bu zorunluluk: 7000’e yakın sağlık tesisi ve aracı kuruluşun özgün dijital altyapılarını ve yıllar içinde oluşturdukları markalaşma çalışmalarını yok saymakta, tüm uluslararası hasta yönetimi süreçlerini merkezi bir sisteme bağlamaktadır.

Oysa sağlık turizmi sektörü doğası gereği:
-Hedef pazarlara göre esneklik,
-Yerel ihtiyaçlara göre özel pazarlama teknikleri,
-Uluslararası dijital rekabete göre özgün dijital çözümler gerektirmektedir.
-Bu portala zorunlu bağlanma uygulaması,
-Özgür rekabet ortamını zayıflatacak,
-Kurumsal çeşitliliği yok edecek,
-Türkiye’nin sağlık turizmi sektörünü bürokratik bir yapıya hapsedecektir

Ayrıca portalın teknik kapasitesinin:
6000’den fazla sağlık tesisinin ve 1000’den fazla aracı kuruluşun,

Hasta yönetimi, sürekli veri güncelleme, Uluslararası iletişim ihtiyaçlarını aynı anda karşılayabilecek olgunlukta olup olmadığı ciddi bir soru işaretidir.

Özgün dijital stratejilere ve esnek yapıya sahip başarılı sağlık kuruluşlarının zorla tek tipleştirilmesi, Türkiye’nin sağlık turizminde dinamik rekabet gücünü zayıflatacaktır.

➔ Sonuç:
Tek merkezli dijital platforma mecburi entegrasyon, kısa vadede veri yükleme ve süreç yönetimi sorunlarına, uzun vadede ise sağlık turizmi ihracatında verimsizlik, çeşitlilik kaybı ve uluslararası rekabet gücünde düşüşe yol açacaktır.

7. USHAŞ’ın Aşırı Yüklenmesi ve Denetim Gerçekçiliği
➔ Yeni yönetmelik ile:
Sağlık tesislerinin performans kriterlerine göre değerlendirilmesi, veri akışlarının toplanması ve yerinde denetim süreçlerinin yürütülmesi doğrudan USHAŞ’a verilmiştir.

➔ Analiz
USHAŞ, mevcut durumda; Proje geliştirme, Uluslararası tanıtım organizasyonları,
Sağlık turizmi destek programları gibi faaliyetleri yürüten bir kamu şirketidir.
Ancak yeni yönetmelik ile getirilen performans denetimi ve sürekli saha kontrolü sorumlulukları, 350–400 uzman personel istihdamı,

Sektör odaklı denetim eğitimleri, denetim ve performans kriterleri geliştirme mekanizmaları gerektirmektedir.

USHAŞ’ın mevcut kapasitesi ve altyapısı bu derece yoğun ve teknik açıdan karmaşık bir denetim yükünü kaldıracak olgunlukta değildir.

Bu gerçeklik göz önüne alındığında;
Denetimlerin yüzeysel ve eksik kalması,
Şikayet odaklı subjektif değerlendirmeler yapılması,
Sektör içinde adalet duygusunun zedelenmesi kaçınılmaz hale gelecektir.
Özellikle performans değerlendirme süreçlerinin objektif, denetlenebilir ve sektörün dinamiklerine uyumlu yürütülememesi,

Türkiye’nin sağlık turizminde güven kaybı yaşamasına, sağlık tesislerinin motivasyonunun kırılmasına ve yatırımların yavaşlamasına neden olacaktır.

➔ Sonuç:
USHAŞ’ın aşırı yüklenmesi, sektörde denetim adaletine olan güvenin zedelenmesine, uzun vadede ise sağlık turizminde büyüme ivmesinin kaybedilmesine ve uluslararası rekabet gücünün düşmesine yol açacaktır.

8. Akreditasyon Zorunluluğu
➔ Yeni yönetmelik ile:
Uluslararası sağlık turizmi faaliyetinde bulunacak sağlık tesisleri için, belirli akreditasyon kuruluşlarından uluslararası geçerliliğe sahip akreditasyon belgesi alma zorunluluğu getirilmiştir.

Analiz
Elbette hizmet kalitesinin yükseltilmesi hedefi, sağlık turizmi açısından önemli bir hedeftir.
Ancak getirilen akreditasyon zorunluluğu;
Türkiye’deki sağlık tesislerinin büyük bir kısmı için ağır bir mali yük doğuracak,
Özellikle orta ölçekli hastaneler, tıp merkezleri, ağız ve diş sağlığı klinikleri için erişimi neredeyse imkânsız hale gelecektir.
Uluslararası akreditasyon belgeleri;
Yüksek danışmanlık ücretleri,
Sürekli belge yenileme zorunlulukları,
Şirket içi süreçlerde köklü değişimler, gerektirmektedir.

Bu durum, küçük ve orta ölçekli sağlık tesislerinin sağlık turizmi pazarından dışlanmasına sebep olacaktır.
Bunun yanı sıra, yeni yönetmelikte tanımlanan belge düzenleme sürecine dair ciddi belirsizlikler bulunmaktadır:

TÜSKA (Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü) tarafından sağlık turizmi için yeni bir standart hazırlanacağı belirtilmiştir; ancak bu standardın mevcut olup olmadığı, uygulama esaslarının belirlenip belirlenmediği net değildir.
Söz konusu belgeyi Bakanlık mı verecek, yoksa doğrudan TÜSKA mı düzenleyecek, bu konuda da açık bir tanımlama yapılmamıştır.

TÜSKA tarafından düzenlenecek belgenin uluslararası geçerliliği konusunda bir açıklama bulunmamakta; belge, dünya akreditasyon birliği (ISQua gibi) onayı almış bir kalite standardına mı dayanacak, yoksa sadece ulusal bir geçerliliğe mi sahip olacak, bu da net değildir.

Bu büyük belirsizlik ortamı, hem sağlık tesisleri hem de aracı kuruluşlar için operasyonel planlama yapmayı imkansızlaştırmaktadır.

Sonuç olarak sektör, net kurallardan ve öngörülebilirlikten uzak, kaotik bir sürecin içerisine sürüklenmektedir.

➔ Sonuç:
Akreditasyon zorunluluğu, sektörün geneline kalite kazandırmak yerine, küçük ve orta ölçekli sağlık tesislerini sistem dışına iterek Türkiye’nin sağlık turizminde çeşitlilik ve hizmet kapasitesinde ciddi daralmalara yol açacak; aynı zamanda, sürece dair açıklık ve uluslararası uyum eksikliği nedeniyle güven ve yatırım ortamını olumsuz etkileyecektir.

Sonuç olarak, yeni yönetmelikte değiştirilen üç madde — her ne kadar olumlu gibi gözükse de — zaten yıllar önce düzeltilmesi gereken konulardı. Bu iyileştirmelerin şimdiye kadar yapılmamış olması büyük bir eksiklikken, yeni yönetmelikle gündeme getirilmesi elbette kısmen olumlu bir gelişmedir.

Ancak, yönetmeliğin genel yapısına bakıldığında, alelacele hazırlanmış, amatörce kurgulanmış, alt yapısı oluşturulmamış ve vizyoner bir bakış açısı olmadan çıkarılmış olduğu açıkça görülmektedir. Bu yönetmelik, sağlık turizmini dinamik bir sektör olmaktan çıkarıp kâğıt üzerinde bir süreç haline getirme riskini taşımaktadır.

Sağlık turizminin adından da anlaşılacağı üzere;
• Kültür ve Turizm Bakanlığı,
• Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB),
• Sağlık Bakanlığı,
• Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (yaşlı ve engelli turizmi için),
• Ticaret Bakanlığı (hizmet ihracatı yönetimi için),
• Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB)
gibi kurumlar ile uzun soluklu istişareler yapılmadan hazırlanmış bir yönetmelik, ne yazık ki sektörün gerçeklerine uyum sağlayamaz.

Ticaret Bakanlığı’nın 5448 sayılı hizmet ihracatı tanımında A grubu seyahat acentası zorunluluğu varken, bu yeni düzenleme ile bunun ortadan kaldırılması ve komplikasyon sigortası gibi yeni yükümlülüklerin teşvik süreçleriyle koordineli tartışılmadan getiriliyor olması, büyük bir uyumsuzluğun göstergesidir.

Bu da açıkça göstermektedir ki istişare ve koordinasyon eksikliği hat safhadadır ve ortaya çıkan düzenleme bir çıkmazın başlangıç noktasıdır.

Ayrıca, TÜSKA’nın hazırlayacağı akreditasyon sisteminin uluslararası düzeyde tanınırlığı, uluslararası hasta fonları ve sigorta kuruluşları tarafından kabul edilip edilmeyeceği de büyük bir soru işaretidir.

Sağlık tesisleri belirli bir “gelir modeli” mantığıyla kendi sistemine bağlamak isteyen bu yaklaşım, sektörün gerçeklerinden uzaktır ve bürokratik baskıyı artıracaktır.

USHAŞ’ın sadece kendi gelirini artırmak için sağlık turizmini merkezi bir yapı altına alma çabası, sağlık turizminin uluslararası ağlardaki güçlü ve bağımsız yapısına ağır bir darbe vuracaktır.

Özellikle medikal estetikte, birkaç haftalık kurslarla verilen yüksek bedelli belgeler üzerinden yaratılan gelir modeli yaklaşımı, burada da tekrarlanmak istenmektedir.

Yani ülkenin döviz kazanım modeli yerine, belirli kurumlara gelir yaratma modeli hedeflenmiştir.

Seyahat acentaları, sağlık turizmi dernekleri, federasyonlar ve gerçek saha aktörlerinin yok sayılması;
• 1972 yılında çıkarılan Seyahat Acentaları Kanunu’na açıkça aykırıdır,
• 1257 aracı kuruluşun bugüne kadar yaptığı tüm yatırımları yok hükmünde saymaktadır,
• Ve sahada yıllardır turistin sağlığını yöneten asistan firmalarının da sistem dışında bırakıldığını göstermektedir.

Yönetmelik sadece “ben yaptım oldu” mantığı ile oluşturulmuş, üç-beş büyük zincir hastane yöneticisiyle yapılan sınırlı istişareler üzerinden sektörün geneli yok sayılmıştır.

Sağlık turizmi, yalnızca bakanlık içi küçük bir yapının insiyatifine bırakılmayacak kadar değerli ve çok paydaşlı bir sektördür.

Bu yönetmelik ile:
• Oturma izni bile olmayan kaçak simsarlara alan açılmış,
• Seyahat acentaları ve gerçek hizmet ihracatçıları devre dışı bırakılmış,
• Ülkenin sağlık turizmindeki güçlü uluslararası ağı zayıflatılmıştır.
Asıl yapılması gereken;
• Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, TÜRSAB ve HİB gibi kurumların eşgüdümünde,
• Bölgesel sağlık turizmi derneklerinin, federasyonların, meslek örgütlerinin ve akademik camianın aktif katılımıyla,
• Gerçek bir sektör mutabakatı çerçevesinde,
• Uluslararası normlara ve uluslararası rekabet koşullarına uygun şekilde bir yönetmelik hazırlanmasıdır.

Aksi takdirde, kısa vadede ülkemize döviz kazandıran bu güçlü sektörü kendi ellerimizle baltalamış olacağız.
Bindiğimiz ağacı kesmek değil, tüm ormanı birlikte yok etmek gibi vahim sonuçlar doğurabilecektir.
Bu nedenle, sektör paydaşları olarak çağrımız şudur:

Bu yönetmelik acilen gözden geçirilmeli, yürürlükten kaldırılarak yerine sektörün tamamını kucaklayan, gerçekçi ve uluslararası rekabet gücümüzü artıracak yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

Ülkemizin sağlık turizmindeki geleceğini korumak için, doğru adımları atmak zorundayız.


26.04.2025
Ahmet GİRGİN
ALSTUD Başkan Yardımcısı


Kaynak: ALSTUD

Diğer Yazılar

Yazıyı Paylaş: