Demet ENSARİ ŞAYLI, demetsayli@hotmail.com
Sağlık turizminin gelişmesine engel olan faktörleri kısaca şu şekilde değerlendirebiliriz:
1. Sağlık Sigorta Haklarının Sınır Aşırı Taşınabilirliği Sorunu: Sağlık turizminin önünde en büyük engel bariz olarak budur. Çoğu sigorta poliçesi yurt dışı tedavileri en azından şimdilik kapsam dışı tutmaktadır. Bu nedenle ülkesi dışında tedavi planlayan hastaların seyahat giderleri dahil doğru bir hesap planı yapmaları gerekmektedir. Artan sağlık harcamaları ve gelişmiş ülkelerdeki sağlık hizmeti maliyetinin sigortalara getirdiği aşırı yük nedeni ile uluslararası sağlık hizmeti sunucuları ile anlaşma yolları arayan sigorta firmaları mevcuttur. Sigorta yaptıran işverenler ve bireyler poliçelerine yurtdışı tedavi seçeneğini yol masrafları da dahil olmak üzere ekletebilirler. Böyle bir durumda sigorta yıllık ödemesinin hem işveren hem de çalışan için düşmesi beklenmelidir
2. Sağlık Hizmeti Sunan Profesyonel Bireylerin Denklik Sorunu: Sağlık turizmi konusunda çaba sarf eden sağlık tesislerinin önemli bir kısmının tanıtımlarında ABD veya İngiltere’de eğitim almış uzman kadrolar hakkında bilgi vermesinin nedeni hastaların bu konudaki beklentilerinin karşılanmasıdır. Bireyler kendileri veya yakınlarının sağlığını emanet ettiği kişilerin yetkinliğinden emin olmak istemektedirler. Bu konuda en uygun metot ABD ve İngiltere eğitimli hekimlerin istihdamının sağlanması ya da hekim kadrosunun USMLE, hemşire kadrosunun NCLEX-RN gibi uluslararası kabul edilen sınavlardan geçmesinin sağlanması gibi görünmektedir. USMLE sınavından yeterlilik almak bir hekim için ABD’de çalışma hakkı tanımaktadır. Böyle durumda bu sınavı geçen kişilerin ABD eğitimli uzman hekimlerle aynı düzeyde sağlık turizmi için pozitif algı oluşturacağı kesindir.
3. Postoperatif Bakım ve Komplikasyonların Yönetimi Sorunları: Hastanın kendi ülkesine döndükten sonra ortaya çıkabilecek komplikasyonların çözümü halen önemli bir sorun olarak ortada durmaktadır. Sağlık sigorta sisteminin onayı ve teşviki ile poliçe kapsamında yurtdışında tedavi alan hastaların komplikasyonlara bağlı sorunları daha kolay halledilirken, kendi kaynaklarını kullanarak kendi kararları ile tedavi için başka bir ülkeyi tercih eden hastaların dönüşlerinde yaşadıkları sağlık sorunlarına yönelik hizmet sunumu ve bunun finansmanı ciddi bir problemdir. Bu sorunu en hızlı şekilde çözecek olan formül affiliasyonlar ve sigortalarla kitlesel anlaşmalar yapılmasıdır.
4. Malpraktis Yasalarında Karışıklık: Her türlü hizmet sunumunda olduğu gibi sağlık hizmetinin sunumunda da bazen sorunların yaşanması doğaldır. Özellikle gelişmiş ülkeler düzeyinde malpraktis yasasının her ülkede olmaması hastaların yasal güvenceden mahrum bırakıldığı izlenimi edinmelerine neden olmaktadır. Malpraktis yasalarının uluslararası kabul sorunu büyük sigorta firmalarının poliçe sağladığı hastaları sağlık turizmi konusunda teşvik etmelerini ve yönlendirmelerini de engellemektedir. Sektör geliştikçe homojen bir kurallar manzumesinin uluslararası sistem içerisinde geliştirilmesi kaçınılmazdır.
5. Hasta Kayıtlarının Dijital Ortamda Tutulmasında Yetersizlik: Çoğu zaman sağlık turizmi kapsamındaki hastaların çıkış noktaları gelişmiş ülkelerdir ve bu ülkelerde hasta kayıtları elektronik ortamda düzenli bir şekilde tutulmaktadır. Bu kayıt sistemi hastaların sağlık sorunlarının yönetiminde anahtar rol oynamaktadır. Özellikle ABD’den sağlık turizmi kapsamında hasta transfer etme hedefinde olan ülkeler “hasta ile ilgili her türlü doğru bilgiyi; güvenli, ve güvenilir” şekilde tutmak zorunda olduklarını bilmelidir. Bu sayede hastanın tedavi sonrası kendi ülkelerinde çıkabilecek olası komplikasyonları yönetilebilir veya yapılan tedavi ile doğması doğal olarak karşılanabilecek bir sekel için gereksiz birçok tetkik yapılmasının önüne geçilmiş olabilir.
6. Sınır Aşırı Seyahat Sorunları: Ülkeler arasında mütekabiliyet esasına göre düzenlenmiş olan vize uygulamaları sağlık turizminin önündeki engellerden biridir. Her ne kadar sağlık hizmeti sunumu yapılacak olan ülkeler tıbbi ön kayıt işlemleri ve hastane rezervasyon işlemleri tamamlandığında vize işlemlerini kolaylaştırsa da halen süreci uzatan bir faktör olarak vize prosedürleri durmaktadır. Örneğin Hindistan uyguladığı vize sisteminin içine yeni bir başlık açarak “M-Visa” olarak adlandırdığı sağlık hizmeti almak için ülkeye gireceklere özgün bir vize türü geliştirmiştir. Bu ve benzeri uygulamalar sektörde söz sahibi olmak isteyen diğer ülkelerinde gündemindedir.
7. İletişim Dili Sorunları: Bir kişinin sunulan sağlık hizmetinden azami düzeyde yararlanabilmesi için hizmet sunan personel ile iletişim kurabilmesi çok önemlidir. Doğru kanallarla kurulacak olan iletişim, kuruma karşı güveni pekiştirici özellikte olacaktır. Bu amaca yönelik olarak özellikle İngilizce yeterliliği konusunda hemen hemen tüm sağlık turizmi hizmet sunucuları yeterli düzeyde hazırlık yapmışlardır. Buna ilaveten sık hasta alınan ülke dillerinin lokal çözümlerle eğitilmiş personel sayesinde giderilmesi gereklidir. Hasta dışında refakatçıların turistik gezileri sırasında eşlik edecek tercümanlar ile desteklenmesi hizmeti birçok kurum tarafından sağlanmaktadır.
8. Kültürel Farklılıklardan Kaynaklanan Sorunlar: Sağlık turizminin önünde engel olarak görülen sosyokültürel bariyer, bilinmeyene olan yolculuk korkusudur. Sağlık hizmeti almak gibi kişi için çok önemli ve özel bir yolculuk sonrasında ulaşılan ülkenin yaşam kültürü alışkanlıklarındaki farklılıklar, ortamın hijyen sorunu, yöreye özgün mutfak alışkanlığı gibi faktörler yolculuk öncesi hastaları tedirgin etmektedir. Ayrıca mikrobiyolojik flora farklılıkları olası enfeksiyon riskini hastalara yükleyebilmektedir. Bu sorunun çözümüne yönelik olarak Ayrıca sağlık sorunları yaşandığı dönemlerde daha belirgin bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan dini destek açısından da bir hazırlık yapılması hasta ve hasta yakınları tarafından beklenmektedir. Ülke ekonomisine çeşitli şekillerde katkı sağlayan sağlık turizminin gelişmesi ve sağlık turizmine odaklanmak isteyen hastanelerin, termal sağlık tesislerinin, yaşlı sağlık bakım tesislerinin uluslararası turizm pazarından pay alabilmeleri için, hedef pazar analizlerinin ekonomik göstergeler ışığında doğru yapılması gereklidir. Analiz sonuçlarına göre ekonomik hedefler doğrultusunda öncelikle Türkiye’nin güçlü yanlarını ön plana çıkartacak pazarlama stratejileri geliştirilmelidir. Pazarlama stratejisinin yalnızca rakiplerin pazarlama stratejilerini karşılama amaçlı kurgulanması doğru değildir. Onlarca rakip ülkelerin her bir hedef ülke için geliştirdikleri yüzlerle ifade edilebilecek tanıtım stratejisi planını incelemek zorunluluğuna girmeden, pazarlama gücümüzü sağlık hizmet kalitemizin doğru hedeflere doğru şekilde anlatımı üzerine odaklamalıyız. Sağlık turizminin tüm alt segmentlerinde hizmet sunacak tesislerin dış pazarlara açılması için koordine ve eşgüdüm içinde profesyonel halkla ilişkiler ve pazarlama yönetimi kurgulanmalıdır. Aksi takdirde beklenen ekonomik hedeflere ulaşmak mümkün değildir. Sağlık turizmi sektörünün ana aktörlerinden birinin de uluslararası sağlık ve emeklilik sigortaları ile geri ödeme kurumlarının olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle her ne kadar pazarlama çalışmaları yapılmış olsa dahi kitlesel anlaşmalar için sigorta kurumları ile sağlık destinasyonu Türkiye temalı çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye’de hem özel sağlık sektörü hem de kamuda bu konuya önem veriliyor olmasına rağmen, henüz istenen düzeye ulaşıldığı söylenemez. Birçok kamu hastanesinin uluslararası ortamda çok ön plana çıkabilecek özellikli departmanları olmasına rağmen, özel ve üniversite hastanelerine göre internet, dergi, gazete, broşür ve tur operatörleri gibi tanıtım, araçları aracılığı ile daha düşük seviyede tanıtım yaptığı görülmektedir. Sağlık hizmetlerinde tanıtım doğru strateji ile tüm sektör paydaşlarını kapsayacak şekilde kurgulanmalı ve ekonomik büyüklük artırılmalıdır.